Kul Hakkı,Zorunlu Hizmet,Sözleşmeli Öğretmenlik ve Hoca Nasreddin
İnsanın varlık sahasına çıkmasıyla birlikte başladı, ben haklıyım kavgası. Şeytan kendince argümanlar geliştirdi ve Adem’den üstün olduğuna inandı.
Şeytanın şeytanlık yapası tuttu diyelim ama Adem’in iki oğlu da aralarında anlaşamadılar. İkisi de “ben haklıyım” dedi. Hak mücadelesi ta o günden bu güne devam edip gelmektedir.
Kul hakkı ise dinimizde ve kültürümüzde özenle üzerinde durulan çiğnetilmemesi gereken hususlardan bir tanesidir. Hâsılı bu kültürde yetişen insanın ve imanlı şahısların hassas noktasıdır, kul hakkı meselesi.
Bu yazıya sebep olan olay da kul hakkı yemekle itham edilmemizle başladı.
Sendika üyelerimizden ve ülkemiz değişik coğrafyasından öğretmenlerimizden bilgiler ışığında zorunlu hizmetin çileye dönüştüğünü ve bundan önce defalarca gelen düzenlemenin tekrar gelmesini ve bundan sonra da zorunlu hizmet uygulamasına ihtiyacın kalmayacağı bir düzenlemenin yapılmasını talep ettik. Bu konuda derinlemesine araştırma ve tetkikler de bulunduk. Zorunlu hizmet yükümlüsü olup sıkıntı yaşayanlara hak verdik. Ama bu konuda bazı meslektaşlarımız farklı düşünüyorlar. “Herkes gibi onlar da yapsın, bana ne sorunlarından özürlerinden” şeklinde ifadeleri kullanıyorlar.
Mesela sözleşmeli öğretmenlerden tarafımıza eleştiriler geldi. “Bizim aile bütünlüğümüz sağlanamıyor iken sizin zorunlu hizmetten muafiyet açıklamanızın kul hakkıdır.” dediler. Sözleşmeli öğretmenlerimizin derdine ortak olmak için alandan gelen verileri topluyoruz. Tam bu esnada bekâr olan sözleşmeli öğretmenler, kul hakkına giriyorsunuz demeye başladılar. “Devletten görev alırken herkes durumun böyle olacağını biliyordu, ya evlenmeselerdi ya da göreve başlamasalardı.” ifadelerini kullananlar çıkıyor.
Aman Allah’ım! Hemen hemen bu konularda birçok arkadaşımızın sorunu yokken biz sendika olarak konuyu ele almaya, çözüm önerileri getirmeye çalışırken meslektaşlarımızın diğer meslektaşlarına yaklaşımları kanımızı dondurdu. Bir başkasının kazanımını kendinden kayıp görenler çalışmalarımıza kul hakkı olarak bakıyorlar. Herkes kendi yarasını ölümcül diğerininkini sinek ısırığı zannediyor. Hak ve hakikat herkes tarafından net olsaydı kâinatta herkes hakka tapardı. İneği hakkı olarak görenlerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bize “kul hakkı yiyorsunuz” diyenler şu açıdan haklılar. Biz Hindistan’da yaşayan kulların hakkı olan ineği yiyoruz. Onun da size bir zararı yok.
Ülkedeki eğitimin ve öğretmenlerin sorunlarına sadece iki tweet atıp köşeye çekilenlerle sahayı tarayıp çözüm önerileri getirenler elbette bir olmayacaktır. Bu arkadaşlara da sendikacılığı öğretme derdindeyiz. Biz bu yolda sabırla yürümeye devam edecek birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye edeceğiz.
Herkesin haklı olduğu yerde Nasrettin Hocanın fıkrasını konumuza uyarlayalım:
Bir gün Hoca Nasreddin’e zorunlu hizmet yükümlüleri gelip dertlerini anlatmışlar ve “zorunlu hizmet muafiyeti gelmeli.” demişler.
Hoca, “Haklısınız.” demiş.
Tam o sırada oradan geçen sözleşmeli öğretmenler Hoca Nasreddin’e; “Hocam, hocam biz eşlerimizden çocuklarımızdan ayrıyız. Ailemizle işimiz arasında tercih yapmak zorunda bırakılıyoruz. Muafiyetten önce aile birliğimiz sağlansın. Kul hakkı yiyorsunuz. Öncellik bizim hakkımız.” demişler.
Hoca, onlara da “Haklısınız.” demiş.
O sırada konuşulanlara kulak misafiri olan sözleşmeli bir bekâr öğretmen, “Hocam herkese haklısınız. Evlenememiş olmam beni suçum mu? Kul hakkı yiyorsunuz, beni de evlendirin bari.” demiş…
Hoca ona da “Haklısın” demiş.
Velhasıl herkesin haklı olduğu yerde
EŞİT VE ADİL BİR SİSTEM
ihtiyacı vardır!
Akif’in şiiri bile sözümüzü hitama erdirelim.
“Halikın namütenahi adı var en başı Hakk
Ne büyük şey kul için Hakk’ı tutup kaldırmak
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken
Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden ?
Çünkü meknun o büyük sûrede esrârı felâh
Başta iman-ı hakikî geliyor sonra salâh
Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık”
AKİF KETEN
Maarif-Sen Genel Sekreteri