Mülakat mı, liyakat mı?
Sayın MEB Bakanı öğretmen atamalarında mülakatların devam edeceğini, inançlı biri olduğunu ve mülakatlarda adaletsizlik yapılmayacağını söylüyor. Son günlerde bunun üzerinden başlayan mülakat tartışmaları aldı başını gidiyor.
Sayın MEB Bakanı öğretmen atamalarında mülakatların devam edeceğini, inançlı biri olduğunu ve mülakatlarda adaletsizlik yapılmayacağını söylüyor. Son günlerde bunun üzerinden başlayan mülakat tartışmaları aldı başını gidiyor. Maalesef idarecinin inançlı olması kurumun adil yönetilmesini sağlamıyor. Bildiğimiz kadarıyla önceki MEB bakanları da inançlı insanlardı fakat inançlı olmaları birtakım adaletsizliklerin yaşanmasının önüne geçemedi. Eğer inançlarımız icraatlarımıza yansımış olsaydı bugün şikayet ettiğimiz konuların birçoğu gündemde olmazdı. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanının “mülakatları kaldıracağız” açıklaması da havada kalmış görünüyor.

Geçmişte mülakat ile okul müdürü atandı, mülakatla şube müdürü atandı da ne oldu? A-B-C planları ile mahkeme kararlarını yok sayarak hukukun arkasından dolanma yolları ile kokuşmuşluğun fitili ateşlendi. Öneri beklediğiniz sendikalar ise bir elemanımız daha müdür olsun diye yanlışları söylemekten imtina ettiler. Göstermelik hareketlerle vicdan rahatlatma yoluna gittiler. Al gülüm ver gülüm düzeni sonunda duvara tosladı, yine sınav puanının esas alındığı bir sisteme dönüldü. Yani mülakatın liyakat getirmediği kanıtlandı.
Sürekli öğretmen yeterlilikleri üzerinden değerlendirilen sistem gereksinimleri tekrar tekrar değiştirildi. Her değişiklikte biraz daha geri gidildi. Önce bir kriter getirip sonra oyunun ortasında kuralları değiştirmenin adet haline getirilmesi hatta yönetim anlayışına dönüşmesini izleyenlerden artık size güven duymasını bekleyemezsiniz. En yetkili ağızlar tarafından verilen vaatlerin kısa zamanda esnetilmesi veya yok sayılması artık olağan bir hâl aldı. Mülakat da şu haliyle kişileri kayırma aracı olarak görülmekten ileri gidemez.
Kaldı ki; iyi öğretmen bulma ve atama gayretinde samimi olunsaydı, eğitim fakültelerine giriş için önce öğrencilere YKS’de ilk 300binde olma şartını getirip ardından diğer bölümlerin de formasyon alabilmesinin yolu açılmazdı. 3. veya 10. olmanın fark yaratmadığı bir yarışta kimse daha fazla gayret gösterme peşinde olmaz.
Kaliteli insan gücü ve zanaatkar yetiştirmenin en temel kuralı ise çekirdekten insan yetiştirmektir. Öğretmenlik mesleğinde çekirdekten yetişmenin temsilcisi olan Anadolu Öğretmen Liseleri’nin kapatılması ile bir gelenek yok edildi. Binanın temelinden bir taş çekildi ama yerine başka bir dayanak konulmadı. Formasyon kartının çekilmesinin bedeli ise atanamayan öğretmenler ordusuna yeni neferler katarak ödendi ve ödenmeye devam ediyor.
Bunların hepsinden önemli olan ise öğretmenlerin gelişimi için maddi veya manevi motivasyon kaynağı üretilemedi. Eldeki kaynaklar da israf yoluyla tüketildi. Bir MEB bakanının projelerini diğeri geldi çöpe attı. Kariyer adıyla sunulan sistem ise basit bir test sınavından başka birşey değil. Zorunlu hizmet politikası, eğitimde şiddet sorunu, yardımcı personel sayısının yetersizliği, düşük maaşlar gibi temel sıkıntılar çözülemedi. Zor şartlarda çalışan öğretmenlerin kira yardımı ve yol yardımı gibi desteklere ihtiyacı var. Seçmeli derslerde bile yaptığınız küçük bir değişiklik, binlerce öğretmeni norm fazlası durumuna düşürüp sıkıntıya sokuyor. Ayrıca günümüzde ek ders ücretinin saatlik 50 lirada kalması bile meslek itibarı açısından yeterince zedeleyicidir.
Bu haliyle öğretmenlik artık başarılı öğrencilerin tercihleri arasında yer alacak cazip bir meslek olmaktan uzak kalmıştır. Öğretmenlik mesleğini tercih eden bir gencin önüne yol haritası koymalı, 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl sonunda ne olabileceğini net belirlemeli, emeklilik şartlarını iyileştirerek geleceğinin garanti altında olduğunu göstermelisiniz. Eğitimde kalite bekleniyorsa kesenin ağzı açılmalı.
Öncelikle öğretmen atamanın değil yetiştirmenin peşine düşülmesi gerekir. Görevdeki öğretmenlerin geliştirilmesi de atama yapmaktan daha mühimdir. En azından şimdi bir ağaç dikerseniz, belki meyvesini hemen yiyemezseniz ama bir dikili ağacınız olur. Kimse bizim çocuklarımızı bizim yerimize yetiştiremez.
Gerçekten öneri istiyorsanız:
1) Mülakatı kaldırın, en azından ağırlığını düşürün.
2) Öğretmen liselerini yeniden açın.
3) Formasyon satmayı bırakın.
4) Görevdeki öğretmenlerin gelişimi için teşvik mekanizmaları kurun.
5) Öğretmenliği cazip bir meslek haline getirin.