Sükutumuz

GENEL SEKRETER // 1984 yılında Amasya'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Amasya'da tamamladı. 2008 yılında Ankara İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2006-2010 yılları arasında Bolu ilinde imam-hatip olarak görev yaptı. 2010 yılında Ankara iline öğretmen olarak atandıktan sonra Polatlı, Sincan ve Pursaklar ilçelerinde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Hâlen Ankara’da İmam Hatip Lisesi Müdürü olarak görev yapan Akif KETEN, evli ve iki çocuk babası olup, orta derecede İngilizce ve Arapça bilmektedir.
22.03.2023
327
A+
A-

Bazen söylenecek söz bulamaz insan ve susar. Susmak kimi zaman sessiz bir öfkedir bazen içten bir teslimiyet. Şubat ayı içerisinde artarda gelen depremlerle sadece yer değil gönüllerimiz de sarsıldı.

Bazen söylenecek söz bulamaz insan ve susar. Susmak kimi zaman sessiz bir öfkedir bazen içten bir teslimiyet. Şubat ayı içerisinde artarda gelen depremlerle sadece yer değil gönüllerimiz de sarsıldı. Ülkece yıkıma maruz kaldık. Tabiatın karşısında ne kadar da çaresiz kaldığımızın göstergesiydi bu durum. Yeryüzünün bu şekilde var edilmesi ise Allah’ın bir takdiri. İnsana düşen ise doğanın bu kanununa göre gözetmek tedbiri. Bölgenin deprem bölgesi olduğu ve fay hatları üzerinde şehirlerin inşa edildiği bilinen bir gerçek olmasına rağmen “bir şey olmaz” anlayışı ile hareket edildiği için yıkım da yıkıma karşı çaresizlik de kaçınılmaz oldu.

Söylenecek çok şey var, söylenecek hiçbir şey yok. 40 gün evvel meydana gelen depremlerde hayatlarını kaybedenlere rahmet yaralananlara bir an sağlık ve afiyet dilerim.

Olmayanı olduran sadece Allah’tır. Olması muhtemelen olana karşı tedbir almak ise bizlerin sorumluluğundadır. Sorumluluğumuzun öğrenilmesi ise eğitim sayesinde mümkündür. Deprem gerçeğinden, deprem öncesi ve sonrası yapılması gerekenlerden eğitim sayesinde bilgi sahibi oluyoruz. Eğitim alanındaki eksikliklerimiz afetlerle birleştiğinde felaketlere kapı aralıyor.

Olmuş olanla fazla ilgilenmek istemiyorum fakat olacak olanlara sağlıklı hazırlanmak için olandan ders çıkartmak gerekiyor.

Ülkece her alanda işini iyi yapan insanlara ihtiyacımızın olduğunu görüp sükût etmek zorunda kaldık. Çaresizdik acizliğimizi görüp sükût ettik. En büyük güç ve kudret sahibinin karşısında sessiz bir boyun eğme niteliğinde sustuk. Konuşanların çok olduğu fakat konuşulanların fayda sağlamadığını gördük ve sustuk. Yaşanan depremden bir can dahi olsun kurtarabilmek için bu zaman kadar neden arama kurtarma ekibi kurmadığımızın utancıyla sustuk.

Ustasından mühendisine kadar her bir kalemde çalışanlarının eğitim yuvalarından geçtiğini düşününce ahlak ve vicdana uygun işler yapılması gerektiğini öğretemediğimiz için sustuk.

Sağa sola sataşmanın zamanı değildi, günah keçisi aramanın da anlamı yoktu. Zira yiten binlerce canın geri gelmesini sağlamıyordu. Acılarımız üzerinden prim devşirmek de edebe mugayirdi.

Sükût bazen haddini bilmektir. Bazen de hadsizlikle muhatap olmamak için gereklidir. Sözün ağırlığının hissedilmesi için pişme sürecidir adeta. Belli olgunluğa ulaştığında sükûta da gerek yoktu. Zira olgunlaşan, pişen her şey zamanında kullanılmaz ise çürümeye yok olmaya mahkum olacaktır.

İmdi herkes üzerine düşen görevi layıkıyla gereğince ve yerinde yapacak ki işini layıkıyla yapmayanlara karşı kelam edecek hakkı bulsun kendisinde. Toplum olarak bu anlayışa ulaşma ihtiyacımız var. Ahlaklı ve vicdanlı bireyler yetiştirme derdinde olmalıyız. Gerçi bütün eğitim binalarımızda bu konuda fazlaca eğitim ve öğretim faaliyeti yapılmaktadır. Fakat yetiştirdiğimiz bu bireyler onurlu ve vicdanlı davrandıklarında gerçek hayatta enayilik ile itham edilmekteler. Düzenbaz amirleri tarafından sıkıntı çıkaran çalışan olarak görülmekte ve dışlanmaktadır. Ahlaksızlık ve işini layıkı ile yapmak takdir toplamak yerine yerilmekte. Dünyalık menfaatler ideallerin önüne geçmekte. İşin ilginç yanı bunu yapanlar şu an bahsini ettiğimiz hususları vurgulamaktalar.

Anlattıklarımızın hayatta karşılığını görmediğimiz müddetçe eğitimin hiçbir anlamı kalmamaktadır. Kendi aleyhine de olsa şahitliği doğru yap diye tembihlediğimiz öğrencimiz ailesi tarafından farklı yönlendiriliyorsa, haksız kazanç elde etmeyi zeka pırıltısı görüyorsa okulda anlattıklarımız masaldan öteye geçmiyor.

Allah emeklerinizi zayi etmez siz yeter ki çalışın dediğimiz öğrenciler dilinden dindarlığını düşürmeyen bürokratlar tarafından haksızca eleniyor ve iş bulamıyorsa bu çocukların deist, ateist olması kaçınılmaz oluyor. Öğrettiklerimizin toplumda yansımasını göremeyen her birey, ahlak ve vicdan namına ne anlattıysak bunun ütopya olduğuna hükmediyor.  

Toplum olarak biz kendimizi düzeltmediğimiz, toplumun geneli ahlaklı ve vicdanlı birey olma şuuru yerleştirilmediği müddetçe afetten daha büyük yıkımların yaşanması kaçınılmazdır.

Kendimize gelmek için silkinmemiz gerekiyor. Bu depremler yeterli olmadıysa kendimize gelmemiz için daha beterleri mi yaşanmalı? Hafazanallah!

maarifim banner
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.