Asr-ı Saadet Muallimi: Ömer Hocamız
Bir Ömer hocamız vardı, vardı diyorum çünkü artık aramızda değil. Aramızdan ayrılalı 3 gün olmuş. Zaman ne çabuk geçiyor değil mi? Vakit tükeniyor, ömür bitiyor. Hayatımızın son nefesine yürüyoruz hep birlikte. Kimse bu halden beri değil. Gafil olmamak lazım.
Bir Ömer hocamız vardı, vardı diyorum çünkü artık aramızda değil. Aramızdan ayrılalı 3 gün olmuş. Zaman ne çabuk geçiyor değil mi? Vakit tükeniyor, ömür bitiyor. Hayatımızın son nefesine yürüyoruz hep birlikte. Kimse bu halden beri değil. Gafil olmamak lazım.
Televizyon ekranlarından, uzaktan tanıdığımız bir hocamız; Ömer Döngeloğlu. Aynı Tahir Büyükkörükçü hoca, Abdulmetin Balkanlıoğlu hocalamız ve niceleri gibi. Hepsine Allah rahmet eylesin.
Çok samimi, içten, gönle giren anlatımı, samimi tavırları, gözünden akan yaşlar ve edepli duruşu ve tabii ki Saadet Asrının Peygamberimizin aşığı. Ömer Hocamız, Efendimizi aşkla o dönemde yaşamış gibi anlatıyordu, dinleyenler de o dönemi yaşar gibi aşkla dinliyorlardı.
İçtenliği o kadar yüzüne yansıyordu ki karşısında dinleyenlerin etkilenmemesi mümkün değildi. Derdi reyting rekorları kırmak değil; Peygamber sevdasını, Sahabe sevdasını gönüllere işlemekti. Şehir şehir ülke ülke dolaşarak bunu yapmaya çalışıyordu. Kendisine bu sorulduğunda: “Niyetim Allah Resulünün hayatımızda bir fazla eylemiyle bir fazla sünnetiyle beraber olmasını sağlamak. Bütün gayem insanlarda sünnet bilincini oluşturmak.”* diyordu.
Aktardığı bilgileri yaşayarak kendi yorumunu da katarak içselleştirmesi çok etkileyiciydi. Peygamber sevdalısı bu millete; Peygamber sevdasını kendi üslubuyla anlatıyordu. Bu sebepten herkes tarafından seviliyor ve kucaklanıyordu.
Sohbetlerinde Saadet asrından sayısız yaşanmışlığı paylaşıyordu. Acaba anlattıklarının hangisi kendisinde daha çok etki uyandırmıştı. Bir seferinde bu kendisine sorduğunda cevabı şöyle olmuş:
‘Hepsi ama özellikle Ebubekir Efendimiz. Hicret esnasında Efendimiz (sav) ile o uzun yollarda yalnız yürürlerken bir öne geçiyordu, bir arkaya geçiyordu. Rasulullah (s.a.v) sordu:”Niçin ya Eba Bekir, bir öne geçiyorsun bir arkadan yürüyorsun?” Hz.Ebu Bekir Efendimiz de: “Ya Rasulallah, önümüze bir tepe geldiğinde belki bu tepenin arkasında birileri saklanmıştır eğer bu esnada saldıracak olurlar da ok atacak olurlarsa bu ok önce bana değsin diye öne geçiyorum. Tepeyi geçtikten sonra da arkaya geçiyorum ki, arkadan birileri saldırırsa ilk önce gelecek olan ok bana isabet etsin, diye.”*
Ümmetin birliği ve dirliğinden yana ve bunun için çalışan bir hocamızdı. Her yaştan her kesimden insanla çok rahat iletişim kurabilen, tevazu sahibi bir muallimdi.
Salgın hastalıktan vefat ettiğiiçin; Uhud’da yaptığı ‘Allah’ım bizi bu dünyadan şehit olarak huzuruna al’’ duası İnşallah kabul olmuştur. Şehadetin Mübarek Olsun Ömer Hocam, güzel insan. Biz senden razıydık, Rabbimiz de senden razı olsun. Hayatlarını gözyaşlarıyla anlatırken içinin titrediği Peygamber Efendimize ve onun alî ashabına komşu olasın İnşallah.*
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber?…
Öleceğiz müjdeler olsun,müjdeler olsun !
Ölümüde öldüren Rabbe secdeler olsun! (NFK)
Çok sevilen ve ölümüyle bizleride hüzne boğan Ömer hocamızda gördüğüm ve biz Muallimlerinde üzerimizde bulundurmamız gereken bazı özellikleri sıralayarak yazıma son vermek istiyorum:
- Okuyan ve araştıran
- Samimi
- Alçak gönüllü
- Hoşgörülü
- Dürüst, güvenilir ve inisiyatif alabilen
- Motive edici
- İyi bir iletişimci
- Konusuna hâkim
- Mizah duygusuna sahip
- Gönle girebilen
- Pes etmeyen
- Anlatımda usta
- Hayat deneyimlerini kullanabilen
- Açık görüşlü ve önyargısız
- Milli ve manevi değerlere bağlı
Ne mutlu bir davası olup dinimiz ve milletimiz için hizmet edenlere, Allah’a emanet olun. Kalın Sağlıcakla. Selam ve dua ile…
Yavuz YILDIZ
Maarif-Sen Genel Başkan Yardımcısı