İş Bırakma mı Yoksa Grev mi?
Biz; 4688 Sayılı Kanunu’nun, iş bırakma (grev) hakkının kullanılabilmesi yönünde değiştirilmesi de dahil olmak üzere kamu personelinin haklarını koruyup, geliştirecek bir şekilde değiştirilmesini istiyoruz.
Amacı eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleri ile kariyer basamaklarında ilerlemelerini düzenlemek olan 7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanununun eksikliklerine, yetersizliklerine ve amacına uygun olmayan maddelerine karşı kanunun yürürlüğe girdiği günden beri sadece öğretmenlerden değil, toplumun her kesiminden tepkiler gelmektedir. Öğretmenlerimizin beklentilerini karşılamayan bu kanun, öğretmenlerimizin kariyerlerinde sadece ve sadece isminin önüne bir unvan katacak, amacına hizmet etmeyecek bir şekilde bir sınav yapılmasını şart koşmaktadır. Yapılacak bu sınavın tarihi de yaklaştıkça, tepkilerin ölçüsü de giderek artmaktadır. Bu doğrultuda, bazı sendikalar da “iş bırakma” eylem kararı almaktadır.
Öncelikle, iş bırakma eylemi ile grevin ne demek olduğuna, aralarında nasıl farklılıklar ve benzerlikler olduğuna, bu iki kavramın tanımlarına bir bakalım. Bakalım ki konuya hâkim olalım…
Kamu Görevlilerinin “İş Bırakması” Nedir?
İş bırakma eylemi; kamu görevlisinin üyesi olduğu sendikanın alacağı karar doğrultusunda ve belirttiği süre içerisinde mali, özlük, sendikal veya her türlü konuda demokratik tepkisini dile getirmek adına görevini “belirli” sürelerde icra etmemesidir.
Grev Nedir?
2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda “Grev” tanımı ise şu şekilde yapılmaktadır.
Grevin tanımı: Madde 25 – İşçilerin, topluca çalışmamak suretiyle işyerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla aralarında anlaşarak veyahut bir kuruluşun aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarına grev denilir.
Kamu görevlilerinin iş bırakma eylemleri işçilerin grev hakkı gibi değerlendirilmemelidir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 27’nci maddesinde “Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolda propaganda yapmaları yasaktır. Devlet memurları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi destekleyemez veya teşvik edemezler.” şeklinde açık hüküm bulunmaktadır. Öte yandan; 4688 sayılı kanunun 18’nci maddesinde; “Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez.” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere 4688 sayılı kanunda belirtilen faaliyetlere katılımından dolayı kamu görevlileri farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez. Dolayısı ile 4688 sayılı kanun da dahil diğer kanunlar da Anayasaya uygun olarak çıkarılmış ve kamu görevlilerinin iş bırakma (grev) hakkı düzenlenmemiştir.
Anayasa’nın 53’üncü maddesinde kamu personeli için toplu sözleşme hakkı düzenlenmiş, iş bırakma (grev hakkı) ise 54’üncü maddede sadece işçiler için düzenlenmiştir. Ayrıca; işçi sendikalarına ilişkin uygulamada bile, her sektörde iş bırakma (grev) kararı alınamamaktadır. Diğer yandan, 657 sayılı Kanun’un 125/E-a maddesinde; ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve iş bırakma (grev) gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmanın memuriyetten çıkarma cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa’da ve 657 sayılı Kanun’da yer alan bu kadar açık hüküm karşısında öğretmenleri iş bırakmaya (grev yapmaya) davet etmek tehlikeli bir girişimdir ve gelecekleriyle oynamaktır. Evet, bu konuyla ilgili Danıştay’ın vermiş olduğu kararlar mevcuttur ancak bu kararlara bağlayıcı olmayıp, değişme riski olan ve oybirliği ile alınmayan kararlardır. Bu şekilde, kamu personeli için iş bırakmanın (grevin) yasal olarak imkânsız olması ya da yasal boyuta kavuşturulmamasının başka kanunsuzluklara ve yaptırımlara zemin hazırlayacağı açıktır. Bu tür sorunların yaşanmaması adına, sorunun tüm boyutlarını ele alan yeni bir memur sendika yasasının çıkarılması elzemdir.
Sonuç olarak; MAARİF-SEN olarak bizler; zaten kadük durumda olan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun, iş bırakma (grev) hakkının kullanılabilmesi yönünde değiştirilmesi de dahil kamu personelinin haklarını koruyup, geliştirecek bir şekilde değiştirilmesi adına her türlü fedakarlığa ve çalışmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz. Hukuk devleti ilkesinden sapmadan, siz değerli üyelerimizin hak arama ve geliştirme mücadelesinde, her zaman yanındayız ve hukuk çerçevesinde haklarınızı alma ve savunma konusunda kararımızı da alacağız. Hak mücadelesinde onurlu mücadelemize devam edeceğiz. Gerekli yasal izinlerle, çalışmalarımızla, basın açıklamaları ile yasal eylem kararlarımızla, hukuk müracaatlarımızla tepkimizi her platformda duyurmaya devam edeceğiz.
Çağlar KILIÇ
Genel Başkan Yardımcısı
(Mevzuat ve Toplu Sözleşme)