Kimliğimiz

GENEL SEKRETER // 1984 yılında Amasya'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Amasya'da tamamladı. 2008 yılında Ankara İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2006-2010 yılları arasında Bolu ilinde imam-hatip olarak görev yaptı. 2010 yılında Ankara iline öğretmen olarak atandıktan sonra Polatlı, Sincan ve Pursaklar ilçelerinde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Hâlen Ankara’da İmam Hatip Lisesi Müdürü olarak görev yapan Akif KETEN, evli ve iki çocuk babası olup, orta derecede İngilizce ve Arapça bilmektedir.
18.12.2022
814
A+
A-

Sendikayı kurduğumuz 2018 yılından beri muhatap olduğumuz sorulardan bir kaçı şunlar: “Kimsiniz? Hangi siyasi kimliğe yakınsınız? Hangi dernek vakıf ve cemaatle ilişkiniz var?”

Sendikayı kurduğumuz 2018 yılından beri muhatap olduğumuz sorulardan bir kaçı şunlar: “Kimsiniz? Hangi siyasi kimliğe yakınsınız? Hangi dernek vakıf ve cemaatle ilişkiniz var?” Bütün üyelerimizin üyeliklerinin temel sebebi siyasi bir bağın olmaması idi. Sendikayı gözümüzde yüceltmiş, kutsallaştırmış değiliz. Fakat belirli ilkeler çerçevesinde örgütlü mücadelenin gerekliliğine inanıyoruz. Bu sendika üyelerini bir araya getiren harç tutunduğumuz ilkelerdir.

Kendim ilahiyatçı olunca beslendiğim kaynaklar çerçevesinde yaşadıklarımı tahlil etmem kaçınılmaz oluyor. Bunu dini argümanları kendilerine araç kılıp dini kullanıyorlar düşüncesinde olmayasınız diye söylüyorum.

Gelelim kimliğimize…

İnsan olmak en önemli ve öncelikli kimliğimiz insanlıktan nasibini alamayanlar karşısında. Bu bağlamda bir insanı öldüren bütün inşaları öldürmüş sayılır hükmünden hareket bir insanın özgür düşüncesine tercihine getirilen kısıtlama bütün insanların hakkına saldırı olarak değerlendirilmelidir.

Öğretmen olmak ikinci kimliğimiz…

İnsanı meleklerden dahi üstün kılan bilginin, tertemiz bir levhayla dünyaya zuhur eden insanın aklına işlenmesi, davranışlarının iyi ve güzel olanla, ruhunun inceliklerle, vicdanının hak ve adaletle dolması için mücadele eden her bir üyenin sıfatıdır öğretmen. Görev tanımının öğretmen, müdür, hizmetli, memur, şoför olması öğretmen sıfatını taşımasına engel değildir. Zira insan bildiklerinin âlimi, bilmediklerinin cahilidir.

Yüzde 2 barajı getirilmesini şu an iki sendika konfederasyonu açıktan desteklemekte. Bunlar;  Memur-Sen ve Kamu-Sen. Üstelik “Kimliği belirli olmayan sendikalardan kurtulacağız.” diye sosyal medyada paylaşım yapıyor temsilcileri. Yıllardır ülkeyi kimlik siyaseti üzerinden ayrıştıranlar, şimdi de öğretmenler odasını kimlik sendikacılığı üzerinden bölmeye ve ayrıştırmaya çalışıyorlar. Siyasi bir kimlik olmadan hak ve adalet arayışının mümkün olamadığına inanıyorlar.

Argümanlara bakın hele; sendika kurarak örgütlü mücadeleye zarar veriyormuşuz, elimiz zayıflıyormuş memurlar olarak. Peki, canım kardeşim gidin en kalabalık olan sendikada birleşin. Yüzde 2 oranında üyesi olmayan sendika, sizin örgütlü mücadelenizi, pazarlık yapma gücünüzü zayıflatmaz, memuru pazarlama bürokrasiye çökme mücadelenizi zayıflatır. Korkunuz bu yüzden!

Neymiş sendika enflasyonu varmış. Sendika enflasyonu ile uğraşacağınıza memuru ve çalışanı ezen ülkedeki enflasyonla ilgili yasa çıkarılması için baskı unsuru olaydınız.  Bu hakkı nerden buluyor ve bu hadsiz sözleri pervasızca nasıl söylüyorsunuz bu hayret doğrusu. Kimileri dünyada insan enflasyonu var dünya mevcudunun azalması lazım diye toplu insan ölümleri planlıyor kimileri de hem bunlara ses çıkarmıyor hem de ses çıkarmış ve çıkaracak olanların önüne baraj koyma derdine düşüyor.

Olayları pandemi sürecinden bağımsız değerlendiremiyorum. O vakitler bir öğretmenimiz aradı ve dedi ki; “Bu zamana kadar öğretmenlerin sadece bir sendikasın olmalı diye düşünüyordum. Fakat geldiğimiz noktada şunu görüyorum ki iyi ki öyle değil. Çünkü üye sayısı daha ülkemizdeki il sayısına ulaşamamış bir sendika hakkımızın korunabileceğini gösterdi, kendimizin yalnız olmadığını hissettirdi.” PCR dayatmasına karşı kılını kıpırdatmayanların toplu sözleşme masasına sendikamızın eylem kararını taşıdıklarını, üyelerinin istekleri karşısında kıvrandıklarını biliyoruz. Aynı günlerde Çalışma Bakanı; “kafasına göre eylem kararı alan merdiven altı sendika enflasyonu var.” şeklinde talihsiz bir açıklama yapmıştı. Hamdolsun, kafamız var ve ona göre karar alabiliyoruz. Kafasızlar düşünsün diyeceğim, o da mümkün değil.

Yaptığınız bu kanun düzenlemesi aklıma Hudeybiye antlaşmasını getiriyor. Hakikatte aleyhimize sizin de lehinize gibi görünen bu kanun gün gelecek ayağınıza dolanacak. Yalnız kanuna şunu da eklemenizi isteriz; bizden istifa edenler size üye olabilsin fakat sizden istifa edenler gelip bize üye olamasınlar. Hudeybiye antlaşmasına benzemesi için bu lazım. Bunu da abilerinize söyleyin de genel kurulda tekliflerine eklesinler.

Meclis genel kurulunda bu maddenin geçmemesini temenni ediyorum. Sendikal ikbalimiz için değil bu temenni. Milletvekillerinin gerçekten milletin vekili olduğuna olan imajın zedelenmemesi için. Ey bize vekâlet edenler, bilesiniz ki eğer baraj önemli bir kıstas olsaydı bu gün Beştepe’de son genel seçimlerde % 0,2 oy alan Perinçek cirit atmazdı. Yine aynı şekilde Destici vekil olarak meclise dâhil edilmezdi. Demek ki; genel seçime giderken böyle bir hamle yapmak size de oyunuza da ihtiyacımız yok demektir. Hep söylerler, “Cumhurbaşkanı kuşatılmış, yanlış bilgilendiriliyor.” diye. Kusura bakmayın ama biz de ancak buradan duyuyoruz. Bu hamle insanlık onuruna, demokrasiye saldırı olduğu gibi kendinize de zarar veriyor.

Memur-Sen kendi putunu yedi. Yılardır, “Değerler sendikacılığı yapıyoruz.” diye ortalıkta dolaşanların değerlerinin ederi aylık 250 TL fark imiş. Şimdi memur sen üyeleri para için mi orada duracak, makam kapmak için mi? Yoksa erdemler ve değerler için mi? Yakın zamanda ziyarette bulunduğum EBS üyesi bir öğretmenimiz, “Şu an istifalar çok biz mevziiyi kaybetmeyeceğiz.” diyordu. Hocam sizinkiler kendisini kaybetmiş, siz mevziden bahsediyorsunuz.

Kamu-Sen’e ne demeli bu zamana kadar sarı sendika diye yüksek sesle haykıran, Memur-Sen’i eleştiren bu konfederasyon üyelerine birkaç makam verilince sessizliğe büründü. Aklıma bir benzetme geliyor ama söylemeyeyim. Bunların liyakat çığlıkları kendilerinden birileri atanana, iktidara ortak olana kadarmış. Yazık…

Bu raddeye kadar birilerini incitecek söz kullandıysam hak etmişsinizdir. Özür dilerim daha fazlasını kullanamadığım için. Zira haksızlığa uğradığımız kanaatindeyim ve kötü söz kullanma istisnasına tabiyim. Bu hakkı kim mi veriyor? Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak zulme uğrayan müstesnadır. (Nisa 148)

Bundan sonraki süreçte, geleceğini siyasi sendikalara teslim edip etmemek yine memurların kendilerinin elinde. Üyelikleri ile mevcutları desteklemeye devam ederek bu darbeye ortak olabilirsiniz ya da bu darbeyi, çıkaranların başına geçirebilirsiniz de…

Biz ne mi yapacağız? Konumumuzda kaya gibi durmaya devam edeceğiz. Tarihe not düşmeye bu onurlu mücadelenin temsilcileri olmaya devam edeceğiz. Sözümü Yüce Diriliş Partisi Kurucu Genel Başkanı Merhum Sezai KARAKOÇ’un sözüyle bitireyim.

Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.
Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.


Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Halbuki, bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın  gazabından kurtulamayacaklar.

maarifim banner
YAZARIN SON YAZILARI
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.