MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ’NİN EĞİTİM ANLAYIŞI
ÜNLÜ ÂLİMLERİN EĞİTİM ANLAYIŞI SERİSİ
“MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ’NİN” EĞİTİM ANLAYIŞI

Mevlâna, Horosan’ın Belh şehrinde doğmuş (1207-1273) olup asıl adı Muhammed Celaleddin’dir. Beş yaşındayken ailesiyle birlikte Belh şehrinden ayrılarak önce; Nişabur, Mekke, Medine, Şam ve Bağdat’a oradan da Anadolu Selçuklu ülkesine ulaşmıştır. Konya’ya yerleşmelerinden sonra (1228) babası Bahaeddin Veled burada medrese dersleri vermiş ve 1231’de vefat etmiştir. Babasının ölümü üzerine medresede (Altun-Aba Medresesi) müderrislik yapmaya başlayan Mevlâna, hayatının her aşamasında eğitimi merkeze almış ve eğitimin insanlar için temel bir ihtiyaç olduğunu vurgulamıştır (Akyüz, 2013; Doğan, 2012; Doğan, 2014; Gölpınarlı, 1952; Öngören, 2004; Özdemir, 2011).
Eğitim almak üzere Halep ve Şam’a giden Mevlâna’nın, Şam’da Şems-i Tebrizi ile karşılaşması onun için bir dönüm noktası olmuştur. Mevlâna Konya’ya döndüğünde de tekrar medresedeki derslerine devam etmiştir. Mevlâna ayrıca halka manevi eğiticilik görevini üstlenmiş ve halka vaazlar vermeye de başlamıştır (Corbin, 2000; Doğan, 2012; Doğan, 2014; Özdemir, 2011).
Mevlâna eserlerini Farsça olarak yazarken konuşma ve sohbetlerini Türkçe yapmıştır. Başlıca eserleri şunlardır: Mesnevi, Divan-ı Kebir, Divan-ı Rubaiyat, Fihi Ma Fih, Mecalis-i Seb’a, Mektubat (Doğan, 2012). Mesnevi adlı eseri adeta bir pedagoji kitabı niteliğindedir (Corbin, 2000; Öngören, 2004). Mevlâna’nın temel felsefesi, ondan yüzyıllar sonra Batı da ortaya çıkan hümanist düşünce ile ilişkilendirilmiştir. Mevlâna’nın hayatı “öğrenmek, faziletler elde etmek, nefsini yenmek ve gerçeğe ermek” için çalışmakla geçmiştir (Akyüz, 2013; Öngören, 2004).
“Ne olursan ol, ister kâfir ol; ister ateşe tap ister puta; ister yüz kere tövbe etmiş ol; umutsuzluk kapısı değil bu kapı, nasılsan öyle gel.”
Mevlâna, insanları anlama ve anlaşılmasında aşamalık yöntemini tercih etmiştir. Yani seviyeye göre eğitim, bununla birlikte ilgi ve yeteneklere göre ve soru-cevap şeklinde eğitimin de önemi üzerinde durmuştur. Onun iletişim dilinde basitten karmaşığa doğru bir aşama vardır. Bu yöntem çocuk eğitiminde şöyle uygulanabilir. (Bayraklı, 1991; Ergün, 2016; Gölpınarlı, 1952; Öngören, 2004; Özdemir, 2011). Bir öğretmen öğrenciye yazı yazmasını öğretirken tek tek harfleri bitirip sıra satıra gelince, öğretmen çocuğu incitmeden, sabırla, sevgiyle ve hoşgörüyle doğruyu gösterir. Öğretmen: “Hepsi güzel, iyi yazmışsın aferin, aferin, yalnız bu bir tek harfi biraz çirkin yazmışsın, Böyle olacak. Ha şu harfi de iyi yazamamışsın” der ve düzeltir (Doğan, 2012, s. 130). İşte öğretmenin “aferin” deyip çocuğun zayıf tarafını güçlendirmesi, Mevlana’nın düşüncesinde çocuğun öğrenmesi için bir yol olarak görülmektedir.
Mevlâna, “öğrencinin bilgisizliği olmadan öğretme olmaz. Bir şey istemek onun levazımını da istemektir” (Doğan, 2014,s.345) diyerek işlevsel ve gerekli olanın öğretilmesine ve öğrenmede mo tivasyonun önemine işaret eder. “Âlimlik, insanın zatında bulunan bir hünerdir, ipek ya da abadan bir giysi ile kazanılamaz” diyen Mevlâna; bir eğitimci de bulunması gerekli özellikleri şöyle ifade etmiştir: İlahi aşka sahip, gönül ehli, olgunlaştırıcı, yumuşak kalpli, aydınlatıcı, mesleğini seven ve mesleki bilgiye sahip, rehber, yüceltici, sabırlı ve affedici olmalıdır (Beytur, 1964, s. 22-25).
Mevlâna, bilginin insana şahsiyet, güven ve güç verdiğine vurgu yapmıştır. Ona göre bilgi hakkın, hakikatin ve doğru olanın ortaya konması ve korunmasında en iyi meziyettir. Bilginin düşmanı ise korkudur. Mevlana’ya göre gereklerine uygun olarak sürdürülmeyen bilgi edinme veya öğrenme süreci bilimsel açıdan eksik ve kişisel kazanımlar açısından zaaflara sebep olur. Bu nedenle eğitim sürecini de adeta bir doğum sürecine benzeterek belli bir süreç içinde aşamalı bir şekilde daha iyiye doğru bir değişimden söz etmiştir. Mevlâna bu akışı şu şekilde ifade eder: “Her gün bir yerden göçmek, her gün bir konağı bırakmak, akarsu gibi donmamak ne hoş. Dün geçti, düne ait söz de dün gibi geçti gitti, bugün yepyeni bir söz söylemek gerek”. (Mevlâna, 2002, s. 18).
Mevlâna’nın Eğitim Anlayışının Özeti:
Temel hedef ve yaklaşım:
- Amaç odaklı ve insan odaklı eğitim: Eğitim, bireyin faziletler edinmesi, nefsini yenmesi ve gerçeğe ermeyi hedefler.
- Öğrenmenin toplumsal-felsefi işlevi: Bilgi ve eğitim, insanın kişilik gelişimi ve toplumsal uyum için temel araç olarak görülür.
Eğitim felsefesinin ana hatları:
- Aşamalı (niveli) öğrenme: Öğrencinin mevcut kapasitesine ve ilgiye göre ilerleyen, basitten karmaşığa doğru bir öğretim süreci savunulur.
- Motivasyon ve sevgi odaklılık: Öğretim, sevgi, hoşgörü ve sabırla desteklenir; öğrencinin güdüsü, öğrenme sürecinin merkezindedir.
- Güçlü insanî değerler üzerine vurgu: Bilginin kişilik, güven ve güç kazandırdığına inanılır; korkunun bilgiye zarar verdiği ifade edilir.
- İlahi aşk ve gönül ehliliği: Öğretmenlik vasıfları arasında “ilahi aşka sahip olmak” ve gönül ehli olmak gibi nitelikler öne çıkar; rehberlik, yüceltici ve affedici olmak beklenir.
Öğretim yöntemi ve uygulama ipuçları:
- Soru-cevap ve konuşmalı öğretim: Öğrencinin aktif katılımı ve sorular üzerinden ilerleyen bir diyalog yöntemi teşvik edilir.
- Geri bildirimde denge: Öğrencinin ilerlemesini övgü ve olumlu pekiştirme ile desteklerken, zayıf yönler nazikçe düzeltilir.
- Çocuk eğitimi için somut örnekler: Bir öğretmen-çocuk arasındaki karşılıklı etkileşimde sabır, sevgi ve doğru yönlendirme üzerinden öğrenme pekiştirilir.
- Eğitimin içerik ve dil uyumu: Eserler çoğunlukla Farsça yazılırken, iletişim ve sohbetler Türkçe olarak yürütülür; hedef kitleye uygun bir dil kullanımı benimsenir.
Bilgi ve eğitimdeki temel değerler
- Bilginin toplumsal ve bireysel gelişimdeki rolü: Bilgi, hakikati ortaya koyma ve insanın gelişimi için bir araçtır.
- Korkunun bilgiye düşmanlığı: Korku, bilginin yerleşmesini ve uygulanmasını engeller; bu nedenle güvenli ve destekleyici bir öğrenme ortamı önemlidir.
- Doğum benzetmesiyle öğrenme süreci: Öğrenme, uzun vadeli ve aşamalı bir dönüşüm olarak görülür; her gün yeni bir söz ve ilerleme ile ilerlemek teşvik edilir.
Sonuç:
- Mevlâna’nın eğitim anlayışı, öğretmene ve öğrenciye karşı sabırlı ve şefkatli bir yaklaşımı, sevgiyle motive eden bir pedagojik çerçeveyi ve aşamalı, diyalog temelli bir öğrenme sürecini bir araya getirir.
- Bilgi, insanın içkin potansiyelini açığa çıkarmak ve etik/ahlaki gelişimi desteklemek için kullanılır; eğitim için temel ilke, nefsin terbiye edilmesi ve hakikate yöneliştir.
Bir Mevlana Kıssası ile yazımızı bitirelim.
“Ayna”
Bir gün Mevlana’ya bir adam gelir ve sorar:
“Efendim, neden bazı insanlar kötülük ederken siz herkeste bir güzellik görüyorsunuz?”
Mevlana tebessüm eder ve der ki:
“Evladım, herkes kendi gönül aynasına bakar. Ayna kirliyse, gördüğü de kirli olur. Gönül temizse, her şeyde güzellik görür.”
KAYNAKÇA:
- Akyüz, Y. (2013). Türk eğitim tarihi, M.Ö. 1000-M.S. 2013. Ankara: Pegem Akademi.
- Bayraklı, B. (1991). Mevlana’nın eğitim anlayışı. 4. Milli Mevlâna Kongresi (Tebliğler, 12-13 Aralık 1989). Konya, ss. 123-128.
- Doğan, İ. (2012). Türk eğitim tarihinin ana evreleri (Kurumlar, kişiler, söylemler). Ankara: Nobel Yayıncılık.
- Ergün, M. (2016). Mevlana’nın eğitim görüşleri. Pegem Akademi Yayıncılık.
- Gölpınarlı, A. (1952). Mevlâna Celâleddin hayatı, felsefesi, eserleri, eserlerinden seçmeler. İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitabevleri.
- Kayaoğlu, İ. (2002). Mevlâna ve Mevlevilik. Konya.
- Mevlâna (1971). Divan. (Haz. A. Gölpınarlı). İstanbul: Milliyet Yayınları.
- Öngören, R. (2004). Mevlâna Celâleddin-i Rûmi. TDVİA. c. 29, ss. 441-448.
- Özdemir, Ş. (2011). Mevlana’nın eğitimci kişiliği. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 16(1), ss.1-13.
- Usta, M. (1995). Divan-ı Kebir’de Mevlana’nın eğitim görüşü. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları.